14 Şubat 2016 Pazar

Okula Başlamadan Önce

Yeni Ufuklar Anaokulundan ayrılınca açıkcası bir süre sudan çıkmış balık gibi dolandık. Gezindiğimiz onlarca özel okuldan da kabul görmeyerek ayrılınca mecburen çevremizdeki devlet okullarına çevirdik yönümüzü. Yaşadığımız semtte Tuğra' nın okul kaydının otomatik olarak düştüğü Göktürk İlköğretim Okuluna gidip okul sınıfına kaydımızı yaptırdık. 

Bu arada anlatmayı unuttuğum başka bir detayı da paylaşmam gerekiyor. Yeni Ufuklar' a devam ettiğimiz dönemde okulun danışmanı Gazi Üniversitesi Eğitim Fakültesinden Ersin Ufuk Timuçin Hoca ile tanıştık. Ufuk Hoca ile dönem dönem görüşmeler yapıp Tuğra ile ilgili görüşlerini aldık. Ve bizi üniversiteden öğrencisi olan ve o dönem özel eğitim öğretmenliği yapan Nihat Yıldız tanıştırdı. Nihat bey daha önceden uzun süreli olarak özel gereksinim duyan bir öğrenci ile çalışıp, çok da büyük bir başarı kazanmış. Yeni Ufuklar ' a devam ettiğimiz yıl ortasında kendisi ile birebir eğitime başladık. Eğer yanlış anımsamıyorsam haftada 2 gün okul sonrası evimize geliyor ve Tuğra ile çalışıyordu. Aynı zamanda evimize yakın Özem Özel Eğitim Merkezine de haftada 2 saat gidip bireysel eğitim alıyırduk. 

Ertesi sene Göktürk Anaokuluna başlayınca da Nihat Hoca ile çalışmaya devam ettik. Tuğra,  Nihat abisini seviyor ve özel eğitim merkezine nazaran evde birebir eğitimle daha fazla ilerleme kaydediyordu. Özellikle çok kısa olan dikkat süresi çalışmalarla birlikte artmaya başlamıştı. Bir dönem de haftasonları biz Tuğra' yı alıp Nihat abisinin evine götürüyorduk ders için, kendi gibi özel eğitim öğretmeni olan eşi Hüda hanım ve oğlu Yağız ile de tanışmıştık. O dönem Nihat hocanın dediği tek şey vardı; Tuğra eğer İlkokula Göktürk' te başlayacaksa oradan onu tanıyan bir öğretmen ile başlamasının çok büyük faydasını göreceğini söyledi. 

Göktürk' te anasınıfına gittiği yıl Tuğra için eğitim hayatının en kötü yılıydı dersem abartmış olmam. Devlet okullarındaki öğretmenlerin önemli bir kısmının özellikle özel ilgi gereksinimi olan çocukları gözden çıkarmış olmaları   ve onlarla ilgili hiçbir çaba sarfetmemeleri üzüntü verici. O yılın başında çok kararsız kaldık, acaba Tuğra' yı ordan alıp tekrar Yeni Ufuklar' a götürsek mi diye ama bir yıl sonrasında başımıza geleceklere de hazırlıklı olmak adına dayandık. Bir önceki yıla göre arkadaşları ile iletişiminde çok fazla sıkıntılar çıkarmaya başlamıştı ve kontrol altına alınması konusunda bizi oldukça zorluyordu. Bunda elbette okulda çok fazla başıboş bırakılıyor olmasının da payı büyüktü. Tüm bunları görüyor olup da hiç bir şey yapamamak da işin en kötü yanı. O yıl hala Risperdal ' e de devam ediyorduk. Ve psikiyatristimiz de Prof. Dr. Efser Kerimoğlu idi. Efser hanıma okuldaki sıkıntılardan bahsedip, uyum sorunları yaşadığımızı anlatınca ilacımızın dozunu arttırdı. Ve ilerleyen dönemlerde sınıf öğretmenimizin talebi ile Efser hanımla öğretmenimizi tele konferans yöntemiyle görüştürdük. Görüşme sonunda Tuğra' nın ikinci bir ilaca başlamasına karar verdi Efser Hanım. Elimiz kolumuz bağlı ve itiraz edebilecek durumda değildik. Bu çocuklar nasılsa toplumun ilgi alanı dışındaydı ve ne de olsa ilaç alan bir başkasının evladıydı. 

Nihat beyin dersleri devam ederken bir taraftan da Göktürk' te sonraki yıl birinci sınıfa nasıl başlayacağımızı düşünüp sıkıntımız artıyordu. Nihat Hoca okuldan sonraki yıl birinci sınıf alacak öğretmenleri araştırmamızı ve ufaktan ufaktan Tuğra' yı tanımasının iyi olacağını söylüyordu. Tam da o dönem oturduğumuz apartmanda bir komşumuzun bizim okulda ilkokul öğretmeni olduğunu ve gelecek yıl da birinci sınıf okutacağını öğrendik. Biz henüz apartmanımızda oturduğundan haberdar değildik ama bahsi geçen öğretmen Tuğra' yı çoktan anasınıfından tanımış ve ilgilenmeye başlamış bile. 
Ufacık bir abartı bile olmadan diyebilirim ki Tuğra' nın hayatını değiştiren öğretmeni zaten bulup onunla tanışmıştı. Kader onları buluşturmuştu dersem çok da yanlış olmaz. Hüseyin Bey ile tanışmamız da böyle oldu. 

Anasınıfı bitip de ertesi sene ilkokula kaydolurken tek isteğimiz Hüseyin beyin sınıfına düşmekti açıkcası. Şükürler olsun ki Tuğra o yıl birinci sınıfa Hüseyin Sönmez' in sınıfında başladı. Hikayenin asıl kısmı bundan sonra başladı Tuğra ve bizim için. Bir sonraki yazıda buluşalım o zaman….

7 yorum:

  1. Merhaba, Yazınızı bir solukta okudum. Bende yaklaşık 20 yıl oldu otizm ile ve güzel çocuklarla tanışalı. Bu serüven başlarken önce tedirginliklerim vardı. Acaba başarılı olabilirmiyim diye. Sonra 6 yaşında dünya tatlısı bir kız sena ile piyano dersine başladık. Çok okudum çok araştırdim nasıl bir çalışma programı ile müzik ve sanat eğitimi yapmam konusunda. Ve birlikte başardık çocuklarla. Ben onlara öğretirken bildiklerimi, onlarda bana öğretiyordu yeni gelecek arkadaşlarına karşı neler yapmamın daha doğru olacağını. Umuyorum bu konuda kendini yetiştirmiş eğitim kadroları çoğalır ve çocuklarımızın eğitimine katkı sunarlar. Bu konuda mütevazilik yapmak istemiyorum artık. Kendisini otizm ve müzik konusuna adayan genç öğretmenlerimize bilgilerimi aktarmaktan mutlu olurum. sevgiyle kalın...

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Ersan bey merhabalar, aynen dediğiniz gibi bu çocuklarla gönülden ilgilenip onların içindeki cevhere inanan öğretmenlerin artmasını gönülden dilerim ben de. Eşim Sena ile ilgili yaptıklarınızı anlatınca inanın tüylerim diken diken oldu, iyi ki Tuğra' nın yolu sizin gibi bu işi sevgiyle yapan bir öğretmen ile daha kesişti. en kısa zamanda sizinle tanışmak dileğiyle.

      Sil
  2. Rabbim herseyin Hayırlı olanını yolumuza çıkarsın.

    YanıtlaSil
  3. Mücadelemizi tebrik ediyorum.ornek olsun.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. çok teşekkür ederim, demek ki tanışmamız bu yolla olacakmış. dilerim bir gün karşılıklı da tanışırız.

      Sil
  4. insan gibi insan olan öğretmenlerin çoğalmasını diliyorum

    YanıtlaSil