Çeşitli vesilelerle Tuğra' nın doğum hikayesini yazdım bir yerlere. Ya konuk olduğum bloglarda ya annelikle ilgili tecrübelerimizi paylaştığımız platformlarda. Bu defa da artık kendi blogunda olsun bakalım. Üzerinden neredeye 10 yıl geçmiş olsa da, pek yakında kardeşini kucaklayacak olsak da Tuğra' nın hikayesi benim için asla eskimeyecek ve ilk günkü gibi her anışımda beni etkileyecek.
Tuğra henüz hamileliğimin 34. haftasındayken acele edip dünyaya gelmeye karar verdi. Öyle bir karar vermek ki kendini plasentadan atıp kendi yolunu kendi bulmuş desem yeridir. Yaklaşık 8 saat plasentadan ayrı kaldıktan sonra ve doktorumun rahatlığı sebebiyle biraz da zaman kaybederek acilen doğuma alınmam gerekti. Doktorum izinliydi ve daha önceden hiç tanımadığım bir başka doktor tarafından sezaryene alındım. Yanımda sadece eşim vardı ve ikimiz de hayatımızın şokunu yaşıyorduk. Doktorun muayene etmesi ve doğumhaneye apar topar girmem dışında hafızamda yer eden korkunç sahneler var ki ikinci bebeği bunca yıl erteleme sebebimdir. Doğuma girerken içimden kendime şöyle diyordum ; '' Şİmdi doğuma gireceğim ve çıktıgımda bebeğim kucağımda olacak ve bu kabus anları son bulacak'' Bu hayalle sıcacık bir Haziran sabahı buz gibi doğumhanede uyuttular beni. Sonradan öğrendiğime göre doğum şeklimin adı 'plasenta dekolmanı ' imiş ve öyle çok sıklıkla karşılaşılan bir durum değilmiş. Hayatımızın yönünü de değiştiren bu doğumdan sonra bizim için bambaşka bir yol başlamıştı.
Tuğra 1900 gr düşük ağırlıkla ve erken doğumla prematüre bir bebek olarak geldi dünyaya. Ve hayata tam 21 gün bebek yoğun bakım ünitesinde savaşarak başladı. Doğumun ertesi günü onunla tanışmaya yoğun bakıma indiğimde gördüğüm manzara ömrümün en acı hatıralarından biriydi. Bir ümidim vardı, kapıdan girer girmez sıra sıra dizilmiş küvözlerde yatan bebekleri bir bir gördükçe nasıl söndü anlatmam mümkün değil. Sonra yoğun bakım doktorumuz ve eşimle hayatımın mucizesinin bulunduğu küvözün önüne geldik. Her yanında destek kabloları ile bağlı, üzerinde iki lokma eti olan ama benim canımdan bir parça olan güzel oğlum. Gözlerimden akan yaşlarla ona bakarken bizi bekleyen yolun ne demek olduğunu henüz bilmiyordum elbette.
21 gün boyunca evle yoğun bakım arasında geçen günlerde sadece benim arada girip elini tutmama izin veriliyordu. Arada şanslıysam güzel gözlerini açıp bana bakıyordu. Sütümü sağıp götürüyorduk hastaneye, ta ki bir gün arayıp gelip emzirmemi istedikleri güne kadar. Kucağıma verdiler onu, kırmaktan korkar gibi ürpererek tuttum kucağımda, öyle minik öyle açtı ki mememi bulup emmeyi bile beceremedi ama kucağımda ilk kez onu biberonla beslediğimde '' anneyim ben işte '' dedim. Şükrettim Allaha onu bize beğışladığı için. Göbeğinin düştüğünü, sarılık olup iyileşmesini, göbekten beslenip sonra ağızdan beslenmeye geçisini, bizim hiç denk gelmediğimiz ilk epilepsi ataklarını, ilk kakasını yapamadığı için günlerce ameliyat mı olacak diye korkuyla beklememizi hep o 21 günlük yogun bakımda yaşadı minik mucizem. Sonra 22. gün evimize, yuvasına geldi. Geldi de mücadele bitti mi hayır asıl mücadele yeni başlıyordu.
Öncelikle hayırlı olsun diyorum Yasemincim.Yazdıkça ne kadar çok yol katettiğinizi daha çok anlayacaksınız sanırım.Bazıları için hayat daha zor başlıyor ama Onlar daha büyük savaşçı oluyorlar.Küvözdeki en küçük bebeğin annesi olmak,emmeye gücü olmayan bebeğe meme yerine biberon vermek nasıl iç acıtır bilirim.Gücünüz artarak çoğalsın.Tuğra'nın matematik yeteneğine ışık tutacak birileri de bloğun sayesinde karşınıza çıksın.Şimdi ben diğer yazıları okumaya devam edeyim :)
YanıtlaSilDeryacım çok teşekkür ederim. iyi dileklerin için de ayrıca sağolasın. umarım keyifle okursun ve takipçimiz olursun
SilAhh Yasemincim gözüm yaşlı okudum her birini ne demeli bilmiyorum yeni gelecek bebisiniz ile umarim saha sımsıkı ve cok guzel bir hayatiniz olur canim.
YanıtlaSilBaharcım cok teşekkür ederim içten dileklerin için. inşallah yeni bebek yeni ışık olacak hayatımıza.inşallah
SilŞu an yanağımdan süzülen bir damla yaş o kadar çok duyguya ev sahipliği yapıyor ki... 35.haftada 1750 kg doğan oğlum ve her an onu kaybetme korkusuyla geçen koca bir hamilelik... İçinizi içimde hissediyorum. Tuğra yüzünüzü çok güldürecek buna eminim. O bir dahi! Ve umarım yeni bebeğinizle birlikte içinizde ki tüm "keşke"leri temize çekersiniz.
YanıtlaSilBloğunuzu bu gece Tuğra'nın matematik canavarı videosundan buldum.Gerçekten çok ama çok özel bir çocuk.Bir şeyi merak ettimde acaba epilepsi nöbetleri hala devam ediyor mu yoksa ilaçla bunu önlemeyemi çalışıyorsunuz?
YanıtlaSil